Duyuyoruz ki ülkemizin farklı şehirlerinde, bırakın şehirlerini farklı ilçelerindeki Belediye Başkanları İstanbul'a gidiyormuş.

 

Antalya'dan da gidecek olanlar zaten sosyal medyasındaki paylaşımlar ile kendini ele verecektir.

 

Sebep...

Neymiş, kendi partilerinin adaylarına oy toplayacaklar, oradaki hemşehriler ile görüşeceklermiş. 

 

Biz Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı, "Cumhurbaşkanlığı makamı yerel belediye başkanı için oy isteme yeri değil" diye eleştirirken, şimdi aynı hatayı diğer şehirlerdeki belediye başkanları yapıyor. 

 

Şehrindeki-ilçendeki işi bırak, sana vatandaşın vermediği yetkiyi İstanbul'da kullan.

 

Belediye başkanlığı, parti liderlerinin her dediğini yapacağın, siyasal ideolojilerini tatmin edeceğin makam değildir ki...

Normalleşmemiz zor bu ülkede. 

 

Antalya'daki belediye başkanları bugünden itibaren İstanbul'dalar. 

Hepsi birer oy istekçisi konumundalar.

 

İstanbul seyahati bir tespit gezisi değil, 

Bir kişisel gelişim gezisi değil, 

Vizyonu genişletecek bir gezi değil, 

Antalya'nın sorunlarını çözecek bir gezi değil. 

 

İstanbul'a gittiniz seçmene ne diyeceksiniz?

Ne işiniz var İstanbul seçimleri ile" diye soru sorarlarsa, ne cevap vereceksiniz?

 

Dediğim gibi...

Bizim artık bu gereksiz davranışlardan uzaklaşmanız gerek.

Liderin her saçma dediğine biat etmemiz gerek.

 

İstanbul'a gittiğimde beni benim partimden olan başkan ağırlasın" diye düşünüyorsanız, zaten yanlışın da başındasınız.

 

Bırakın iki aday İstanbul için yarışsın, kendilerini anlatsın. 

Gitmemeniz doğru olurdu.

 

SEÇİMİ KİM ALIR!

Bu aralar seçimi kim alırdan ziyade, seçimden sonra neler yaşanacak bu daha çok merak ediliyor. 

 

Cumhur ittifakı adayı Binali Yıldırım seçimi alırsa hırsızlık ispatlanmış mı olacak?

Ya soruşturma açılan seçim kurulu başkanlarına ceza verilmez ise bu nasıl anlatılacak?

"Aldığımız seçim helaldir" savunması insanlarda nasıl kabul bulacak?

 

Millet ittifakı adayı Ekrem İmamoğlu seçimi alırsa, bu kez hırsızlık olmadığı mı ispatlanmış olacak?

Seçim için harcanan milyonların, ülke ekonomisine verilen zararın, topluma yüklenen hararetin hesabını kim verecek?

 

Faturayı elbet halk ödeyecek, 

Faturayı haksızlık yapana elbet halk kesecek.

 

Gönlümden geçeni söyleyeyim mi?

Ben belediyelerdeki israfı en yakından bilen biri olarak...

Keşke bir birini denetleyen bir seçim sonucu oluşsa.

Meclis birindeyse başkanlık diğerinde kalsa.

 

Belediye Başkanı ve meclis aynı partiden olmazsa hizmet olmaz diyenler...

İşte o zaman hizmetten daha ziyade israf oluyor.

En büyük hizmet ise israfın önüne geçme vaadi oluyor.

 

2010 yılından önce dediğinize katılıyordum çünkü engelleme fitneciliği yaygındı. 

Şimdi ise israfın büyüklüğü meşhur.

 

Hizmet ediyor ama har vurup harman savuruyor yerine...

Hizmet ediyor, üstelik paramızın her kuruşunu doğru şekilde yönetiyor" demeyi ne zaman aklımıza getireceğiz. 

 

Hayata Seyirci kalmamanız dileğiyle.