Bir bakıyoruz birileri Simit Sarayı markasını kurtarmaya çalışırken bunu da devlet bankasının yatırım ortaklığı yapısı ile yapmayı düşünüyor.
Durumu daha da ileri götürüyor, rekabet kuruluna bile başvuru yapılıyor.
Sonra ne oluyor...
Cumhurbaşkanı bir şekilde bunu duyuyor veya belkide bildiği bir gerçeğe müdahale etmek zorunda kalıyor, Ziraat Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklığı'nın amacına dur diyor.
Daha öncesinde ise nasıl olduysa meclisten bir yasa geçiyor, yasada santral bacalarına filtre takılması süresi uzatılıyor.
Defalarca kez uzatılan uzatmalara bir yenisi eklenmek isteniyor, bu durum bu kez Cumhurbaşkanı Recep Erdoğan'ın vetosu ile karşılaşıyor.
Toplum "bu ne lahana, bu ne turşu, zaten sizin partiniz yasayı geçirdi" desede, kahraman burada Cumhurbaşkanı oluyor.
Neyse ki Cumhurbaşkanı Erdoğan var, olası yanlışların önüne geçiyor.
Öyle bir sistemimiz var ki, Cumhurbaşkanı farkederse hatadan dönülüyor.
Farkederse diyorum, belkide başından beri farkediliyor ama illa sihirli elin değerek sürece dur demesi gerekiyor, sistemsizlik ve kişiye bağlı yapı bu gerçeği karşımıza çıkarıyor.
Ya oturup iyi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan var diyeceğiz,
Ya da birilerinin sistemi düzelterek kişiye bağlı vetodan, denetimli bir tabloya dönüştürmesini bekleyeceğiz.
Zaten toplumun bir kısmı "iyi ki Erdoğan var" diyor,
Diğer kısmı ise her yeri açık kod gibi sırıtan adamcılığa dayanan sistemi eleştiriyor.
Ülkemiz ne zaman kişinin kararından ziyade sistemin ve kişilerin kararını ve uzlaşısını görürse işte o zaman rahatlıyor.
Bu devirde kurulması gereken cümle, "iyi ki Cumhurbaşkanı Erdoğan var."
Gelecekte hayal edilen cümle, "iyiki liyakata dayalı denetimli bir sistemimiz var"
Hayaller sistem istiyor, gerçekler kahraman bekliyor.
Hayata Seyirci kalmamanız dileğiyle.