1xbet betist supertotobet
Bugun...



Ali Babacan'dan AK Parti'ye sert eleştiri.

DEVA PARTİSİ Genel Başkanı Ali Babacan, katıldığı bir canlı yayınında sorularını yanıtladı, gündeme dair görüşlerini paylaştı. Babacan, “ 15 Temmuz sonrasında hukuk devletine yakışmayan pek çok iş yapıldı.” dedi.

facebook-paylas
Güncelleme: 27-05-2020 12:26:37 Tarih: 21-05-2020 15:34

Ali Babacan'dan AK Parti'ye sert eleştiri.

Asıl sorunumuz kötü yönetimdir”

Türkiyenin tek çıkışı, alnının teriyle, bileğinin gücüyle çalışmak, üretmek, ihraç etmektir.

Bakın, bizim ilk devraldığımız 2002 yılında Türkiyenin ihracatı sadece 36 milyar dolardı, biz bunu 3-4 yıl gibi çok kısa bir süre içerisinde 100 milyar doların üzerine çıkarttık. Üstelik bunu Türk Lirasının dolar karşısında değerlendiği bir dönemde yaptık.

2008-2009 krizinde Avrupa kasıp kavrulurken biz büyüme rekorları kırdık ve bütün dünyada parmakla gösterilen ülke olduk. Hatta çok meşhur oldu, benim Davosta katıldığım büyük bir panelde, Davostaki o en büyük salonda Financial Times’ın Başyazarı bana sordu, nasıl başardınız diye. Soru bu ve ertesi gün bütün gazetelerde manşetti bizim çözüm formüllerimiz. Bunların hepsini yaptık, yine yaparız, çözümler çok zor çözümler değil.

Koronavirüs pandemisi bütün dünyayı olumsuz etkiliyor, ama bir yandan da eksi faizli likidite var şu anda dünyada. Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak biz dövize yüzde 6-7-8 faiz öderken, hemen yanımızda Bulgaristan eksi faizle borçlanabiliyor. Avrupadaki pek çok ülkenin borçlanma faizi şu an da yüzde 0, yüzde yarım, yüzde 1. Bu kadar bol bir likidite var ve bizde de genç yetişmiş bir insan gücü var. Yani un var, şeker var, bütün malzeme hazır, ama helva yapmakta güçlük var, çünkü Türkiye iyi yönetilmiyor. Asıl sorunumuzun kaynağındaki mesele maalesef bu kötü yönetimdir.”

“ 15 Temmuz sonrasında hukuk devletine yakışmayan pek çok iş yapıldı.”

KHK konusu önemli bir konu, oldukça çok sayıda vatandaşımızı ilgilendiriyor. Türkiyede 15 Temmuz 2016da çok ağır bir sendrom yaşadık. Özellikle devlet yapısı için büyük bir sendromdu, sosyal yaşamımız için büyük bir sendromdu ve o sendromun etkileri en az 2 yıl sürdü. Devlet yapısını da biraz içine kapattı, oldukça emniyetli tarafta olmaya sevk etti ve açıkçası bu yapılırken de hukuk devletine yakışmayan pek çok iş yapıldı.

Bu uğurda evrensel hukuk ilkelerinden şaşılmaması lazım. Bizim genel yaklaşımımız; bağımsız ve tarafsız yargı tarafından suçu tespit edilmedikçe her vatandaşımız suçsuzdur şeklindedir.

Ancak, devletin özellikle yönetim kademelerinde, bir miktar dikkatli olmakta büyük fayda var. Herkes yönetimde olmak zorunda değil, herkesin eline böyle çok güçlü farklı yetkiler vermek zorunda değilsiniz. Ama insanların bir ekmek parası derdi var, insanların içinde bulunduğu bir sosyal çevre var. İşte bir apartmanda oturuyor, 20 tane, 30 tane, 40 tane komşusu var, o ailelerin çocukları var. Yani sağlam delile dayanmadan, bir yargı kararına dayanmadan insanların bir kısmını, belli sayıda vatandaşı böyle dışlayıcı, toplumda adeta damgalayıcı, sosyal yapının dışına itici bir tutum da asla evrensel hukuk ilkeleriyle örtüşen bir tutum değil.

Burada hakkaniyetli olmak lazım, öte yandan da devletin özellikle karar verici o üst yönetim noktalarında da çok dikkatli ve ihtiyatlı olmak lazım. Çünkü bu tür yapılar tamamen sönmüş, ölmüş, bitmiş yapılar değil. Dikkat edilmezse FETÖ yeniden canlanabilir, bu konuda herkesin uyanık olması lazım.

Öte yandan da, bu tür yapılarla böyle işler iyiyken ortak, iş tersine dönünce düşman, bu da doğru değil. Toplumun tümünün, bu vatandaşlarımızın tümünün devlet yönetiminde temsil edilmesi lazım. Toplumun tümü kendisini devlet yönetiminde en üst kademelerde bile görebilmesi lazım. Belli bir kesimi dışlayan, öteleyen, belli bir kesime devlet yönetiminde hiç yer vermeyen bir tutum doğru değil. Türkiyenin farklı bir toplumsal coğrafyası var, farklı etnik kimlikler olabilir, farklı inanç grupları olabilir, farklı mezhepler olabilir, bu Türkiyenin sosyolojisidir ve bunların mutlaka temsil edilmesi lazım. Ama hiçbir devlet biriminde de bir öbeklenme, bir grubun, bir hemşeri grubunun ya da bir yapının öbeklenmesi ve oranın adeta kendi içinde minik bir bağımsızlık alanı, minik bir yönetme alanına gelmesine kesinlikle izin vermemek lazım. Devlet hukukla yönetilir ve fırsat eşitliğine dayanan bir kamu personel rejimiyle yönetilir.”

Kayyum atama meselesi ile ilgili olarak devlet hukuk devletine yaraşır bir şekilde hareket etmek zorundadır.”

Bu kayyum atama meselesini parti programımızda da çok açıkça yazdık. Biz bu konuya ilkesel olarak bakıyoruz. Her bir belediye başkanıyla ilgili konu nedir, dosyalarda neler vardır bilemeyiz, ama hükümetin tek taraflı olarak ve hiçbir yargı kararına bağlı olmadan bir belediye başkanını görevden alıp da onun yerine atanmış bir kişiyi koymasına ilkesel olarak karşıyız.

Bağımsız ve tarafsız yargı eğer yaptığı incelemede, soruşturmada gerçekten ciddi suç unsurları bulduysa, yargı kararı kesinleşmese bile hakim tedbiren belediye başkanının görevden almasını talep edebilir. Kesin hükümle bu iş kalıcı hale de getirilebilir.

Yine bizim mevzuatımızda açık bir konu vardır ki, orada seçilmiş bir sürü belediye meclis üyesi var, yani belediye meclis üyelerinden niye bir başkası düşünülmüyor da hükümetin tek taraflı atadığı bir kişi oraya belediye başkanı, kayyum başkan olarak atanıyor?

Şimdi bunların hepsi ciddi soru işareti. Bunlarla belki günü kurtarırsınız, devletin elinde bazı bilgiler olabilir, istihbarat bilgisi olabilir, ama devlet hukuk devletine yaraşır bir şekilde hareket etmek zorundadır.

Hele hele seçilmiş bir belediye başkanı demek arkasında bazı yerlerde 5 bin kişinin, bazı yerlerde 500 bin kişinin, bazı yerlerde 5 milyon kişinin oyu var demektir. O kişinin arkasında bir irade vardır, bir toplumsal irade vardır. Halkın iradesi oradadır. Bu seçim öyle çok yıllar önce olan bir seçim de değil, daha geçen sene Mart ayında yapılan bir seçimden bahsediyoruz. Taze bir irade var orada ve bu toplumun iradesi. Eğer bunu böyle alışkanlık haline getirirseniz seçimleri anlamsızlaştırırsınız. O zaman Türkiyenin bazı bölgelerinde insanlar artık sandığa gitmemeye başlar. Oysa ki demokrasilerde halkın sözü sandıktadır. Eğer sandığı siz anlamsızlaştırırsanız o zaman insanlar başka yöntemler, başka çıkış yolu aramaya başlar.

Bizim yapmamız gereken bu ülkenin vatandaşlarının demokrasiye bağlılığını, bu ülkenin vatandaşlarının seçime inanmasını, seçimlere güvenmesini, seçimlerin sonucuna güvenmesini sağlamaktır. Aksi halde bu tip atamalar memleketi tam da terör örgütünün istediği sonuca doğru götürür. İnanın ki bunlar terör örgütünün hoşuna gidiyordur. Diyordur ki; tamam bak demokrasi diyordunuz, hak diyordunuz işte ne oldu? İşte seçime gittiğiniz de oy kullandınız da ne oldu? Verdiğiniz oylar ne oldu? Yarın bunu propagandasını yaparlar o bölgede. Buna niye izin vereceksiniz ki?

Devlet terör örgütüyle adam akıllı mücadelesini verir, her türlü mücadelesini verir, ama kendi ülkesinde de hukuk devletine yakışır şekilde hareket eder, demokrasinin temel ilkelerini özünü mutlaka korur ve kendi vatandaşlarına da özgürlük alanını olduğu gibi açar. Devlete yakışan budur. Yasaklarla ben yaptım oldu, ben dedim oldu demekle yönetmeye başlarsanız, uzun vadede hem toplumsal yapımıza hem demokrasimize hem de ülkenin genel anlamda güvenliğine büyük zararı dokunur.”







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER SİYASET Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HABER ARA
HABER ARŞİVİ
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI YUKARI