Biz İslam ükesiyiz değil mi..!
Vay be nasıl da "evet" dediniz.
Ama her evetiniz de bir bilseniz nasıl da çeliştiniz.
Bu ülkede gazeteci olun, sorunları görün ve ihbar anlamında haber yapın...
Bu ülkede gazeteci olun, sorunların çözümü için problemleri kaleme alın...
Bu ülkede sağlık çalışanı olun, insanları tamir edin...
Bu ülkede sağlık çalışanı olun, "sağlığınız yoksa paranın ne önemi var" cümlesinin ne kadar kıymetli olduğunu, iyileştirdiğiniz hastalara söylettirin...
Bu ülkede yeter ki özverili bir meslek sahibi olun olun,
Bu ülkede yeter ki sağlık çalışanı olun...
Bu ülkede yeter ki gazeteci olun,
Hiç farketmez.
Bırakın yöneticileri...
Vatandaşlar sizi nasıl dövüyor,
Nasıl size sövüyor,
Nasıl sizi bir kaşık suda boğuyor,
Nasıl sizi yok hükmünde görüyor...
Üstüne bir de tehdit savurup, yeri geldiğinde nasıl öldürüyor.
Gazetecilik mesleğimde haksızlıkların, yanlışların karşısında oldum.
At gözlüğü ile değil, geniş açı bakarak sorunları gördüm.
Ama son dönemlerde yaptığımız haberlere gelen hakaret, gerçek dışı gelen yorumlar, toplumun büyük bölümünün gerçeği ne kadar inkar ettiğinin, ne kadar menfaate yenik düştüğünün göstergesi.
İnşaat firması inşaat alanını kazmış, 5 metre derinliğinde çukur açmış, çevre güvenliğini almamış...
Çukura canlı düşer, canı yanar diye haber yap...
Bakın nasıl hakaretler yiyorsunuz.
Ortada gerçek fotoğraf var, ihlal apaçık ortada, yalan haber diye sizin kaleminizin yalana bulandığını ısrarla anlatırlar.
Daha da ileri giderler, "sizi bu haber için kim tuttu, kim satın aldı sizi" derler.
Hızlarını alamazlar, "ekmeğimizle oynayanın ekmeği ile oynarız" derler.
Oysa o çukura bir insan düştüğünde ölmesi ya da sakat kalması durumunda başlarına gelecek hukuki sorumluluğu, yıllarca ödeyecekleri tazminatı, alacakları hapis cezasını düşünmezler.
Bilmezler ki biz olası mağdurlar kadar onları da kurtarıyoruz.
Ama biz biliyoruz...
Hem müteahhidi hem insanları kurtarıyor, tüm hakaret ve haksız söylemlere karşı sakin kalıyoruz.
Bir ilaçlama firması Antalya'da yüzlerce noktaya yasak olmasına rağmen reklam brandası asıyor, "Antalya'yı kirletiyor" diye haber yapıyoruz.
Üstelik bu tip haberlerden yıllardır yapar, oy kaybetmemek için toplatmadıkları bu brandalar için Belediye Başkanlarını eleştiririm.
Halkın yasakları daha fazla ihlal etmemesi, yaşadığı şehri kirletmemesi, en önemlisi kötü emsal teşkil etmemesi için çaba gösteririm.
Karşılığında hakaretler,
Başkasının haberi yaptırdığını ima etmeler,
"Ama başkaları da yapıyor" demeler,
Daha ileri gidip tehdit etmeler,
"Ekmeğimizle oynuyorsunuz" diyerek kendi suçlarını başkasına yüklemeler.
Yeter ki haber yapalım!
Her türlü baskı ve saldırıyı, ahlaki değerleri zorlayarak gazeteciyi karalamalar bu ülkede meşhur.
Yine yaşadığım başka bir gerçekle örneği genişleteyim, sonra son sözümü söyleyeyim.
Fırının birinden börek ve iki adet profiterol aldım.
Kart ile ödememi yaptım, fişime göz attım.
Fişte her zamanki gibi ne alırsan al ekmek yazıyor.
Yani tatlı, pasta, börek gibi ayrım olması gereken ifadeler yok.
Vatandaşların tamamına sürekli ekmek fişi kesiyorlar.
Bu kısım önemli değil, hukuğa ihtiyaç olduğu yerde sorun olabilecek bir detay.
"Ben profiterol satmadım ekmek sattım, işte fişi" derse ne diyeceğiz!
Profiterolü yerken ağzıma ekşilik ve küf kokusu geldi.
Çikolatanın arasında profiterol toplarından birinin küflü olduğunu görünce diğer pakettekine de baktım.
Diğer pakette de ekşi kokusu gelince iade için aynı gün fırına ürünü götürdüm.
Ürünün küfü net gözükürken diğer ürünlerin de kontrol edilmesini, satmamalarını istedim.
Dolaptan diğer ürünü çıkardı, deşeledi, "bizimkinde birşey yok dedi."
Sattıktan sonra aynı gün tüketene kadar profiterolün müşterinin değil, kendisinin sorumluluğunda olduğunu hiç aklına bile getirmedi.
Ve bu durum yaşanmasın diye haber yaptık.
Haber kanalımızın DM mesajında ürünü teslim alan kişinin "bu haber iftiradır, karalamadır" yorumu dikkat çekti.
Hep aynı manzara...
Kimse suçunu kabul etmiyor, herkes anında karalama yolunu seçiyor.
Hatta bazı firmalar tanıdıklarını da örgütlüyor, yapılan haberin altına enteresan cümleler yazdırıyor.
Kimse hatalı olana "sen suçlusun!" demiyor.
Gazeteciler ve sağlıkçılar olarak bizler alıştık.
Ayağınıza basınca hakaret edin,
İşinize gelmediğinde dövün,
Daha da yetmedi öldürün.
Biz bildiğimiz doğrudan vazgeçmeyeceğiz, sizlerin hakkını size karşı her daim koruyacağız.
GÜNÜMÜZDE GÜNÜN SÖZÜ BU OLSUN
"Utanmamak kadar utanç verici bir şey yoktur."
Saint Augustus
Biraz utanma duygusu bizi biz yapar.
Biraz uyanma duygusu gerçekleri görmemizi sağlar.
Sen de #HayataSeyirciKalma