1xbet betist supertotobet
Bugun...



Kabus gibi bir ayı hep birlikte yaşadık!

ATSO Başkanı Davut Çetin, “Pandemiye ve yangına rağmen havalimanımızdan günde 70 bin civarında turist giriş yapıyor. Bu koşullarda bu performans çok önemli bir başarıdır. Şimdi İngiltere’nin Türkiye’ye kısıtlamayı kaldırması bekleniyor, İngiltere pazarı açılırsa ve sezonu uzatabilirsek biraz daha rahatlama olur. Elbette işleri 2019’dan da iyi olan sektörlerimiz var, ama toplama baktığımızda kayıptayız. Yani, Antalya için ekonomik afet henüz bitmedi” dedi.

facebook-paylas
Tarih: 25-08-2021 13:02

 Kabus gibi bir ayı hep birlikte yaşadık!

ATSO Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, Oda çalışmaları ve ekonominin yanı sıra, kent ve ülke gündemine yönelik değerlendirmelerde bulundu. Başkan Davut Çetin, “Kabus gibi bir ayı hep birlikte yaşadık. Bu ayın önemli bir kısmını Manavgat’ta geçirdik, Manavgat, Akseki, İbradı, Gündoğmuş bölgesinde ve Serik’e yakın bir kısımda 75 bin hektar civarında orman yandı, can kayıpları yaşandı. 3 bine yakın ev etkilendi, binlerce evcil hayvan ve yaban hayvanı kaybettik. Muğla bölgesinde 40 bin hektara yakın orman yok oldu. Yangınlar bitmeden Karadeniz’de sel felaketleri canımızı yaktı. Bu felaketlerde yaşamını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarının ve bütün milletimizin başı sağ olsun” dedi.

Antalya’nın bütün kurumlarıyla, özel sektörüyle ilk saatlerden itibaren Manavgat yangınının durdurulması ve afetzedelere yardım için seferber olduğunu belirten Davut Çetin şöyle konuştu;
“Manavgat’ta yangın çıktıktan sonra bütün görevliler can siperane çalıştılar. Orman Bölge Müdürü’müzün, Jandarma Komutanı’mızın günlerce uyumadan oradan oraya koşturduğunu, orman ekiplerinin ve itfaiye ekiplerinin çırpınışını bizzat gördüm. Sayın Mevlüt Çavuşoğlu Bakanımız, diğer bakanlarımız, Valimiz, Büyükşehir Belediye Başkanımız, Manavgat Belediye Başkanımız hem söndürme hem yardım için bütün imkanları seferber ettiler. Görevini layıkıyla yapan, fedakarca çalışan bütün görevlilere teşekkür ediyorum.

TOBB ilk anda 5 milyon TL yardım gönderdi
Biz de ilk günden itibaren Manavgat’taydık, yardım için azami çabayı gösterdik, kriz merkezinde yardımlara bizzat destek olmaya çalıştık. Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası, Ticaret Borsamız, ilçe oda ve borsalarımız, SİAD’larımız, sanayiden, madenciliğe kadar bütün firmalarımız yardım için koşturdu.  Bazı arkadaşlarımıza tek tek ulaşıp özel ihtiyaç malzemeleri temin ettik. Malzeme gönderen, jeneratör, TIR gönderen, iş makinası gönderen çok sayıda arkadaşımız oldu.

Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Başkanımız Manavgat’a geldi ve TOBB ilk anda 5 milyon TL yardımı Valiliğimize gönderdi. TOBB Konsey Başkanlarımız, çok sayıda oda ve borsa başkanımız bizzat arayarak ne yapabileceklerini sordular. Firmalarımız canla başla destek olmaya çalıştılar. İlk günlerde TIR’lar ile gelen gıda, su gibi yardımlara konulacak yer kalmadı. Türk özel sektörü, Antalya iş dünyası büyük bir dayanışma sergilemiştir. Destek veren herkese bütün kalbimle teşekkürlerimi sunuyorum.

Oda olarak biz ilk anda 500 bin lira destek verme kararı aldık.  Ticaret Borsamızla, Kumluca Oda ve Borsamızla birlikte hayvanlarını kaybeden, hayvanlarını koyacak yer bulamayan çiftçilere yardım etmeye çalıştık. Hayvan barınakları kurduk. 

Üyelerimizin taleplerini karşılayacağız
Bölgedeki üyelerimizi yalnız bırakmadık, 800 civarında olan üyemizi tek tek aradık. Yarıdan fazlasını yönetim kurulumuz aradı. Zarar görüp görmediklerini, ihtiyaçları olup olmadığını sorduk. 800 üyemizden yangından doğrudan etkilenen olmadı. Bir üyemiz çalışanının evinin zarar gördüğünü söyledi, bir üyemiz de köyünde hayvan barınağı ihtiyacı olduğunu söyledi. Bu iki üyemizin taleplerini de karşılayacağız.

İnsanlar evlerini, eşyalarını kaybettiler. Devlet 50 bin lira nakdi yardım yapacak, bunun bir kısmı zaten ancak güncel ihtiyacı karşılar. Sonra TOKİ ev yapacak ve uzun vadeli taksitle satacak denildi. Her ailenin durumu ayrı değerlendirilmeli, ihtiyacı olana gereği kadar destek olunmalıdır.

Ev eşyası yardım kampanyası başlattık
Afet yardımları konusunda bir karışıklık yaşanıyor, camilerden anons yapıp 7-8 ilde yardım için banka hesaplarına para yatırılması isteniyor. Devlet afetlerde IBAN numarası vermemelidir, devletin bütçesi 1,5 trilyon liradır, afet yardımlarına 5 milyar lira ayrılsa, bütçeyi etkilemez.

Biz yine de elimizden geleni yapacağız. AFAD konteyner ve çadır temin ettiği ve gıda-giyim malzemesi çok geldiği için biz de ev eşyası yardım kampanyası başlattık. Yardımlarda bir güven sorunu var, insanlar yaptığı yardımın gerçekten ihtiyaç sahibine gitmesini istiyor. Yardımın siyasi bir konu olması istenmiyor. İşte biz bunu gerçekleştireceğiz.  Valilikten, AFAD’dan ve Belediyelerimizden bilgi alarak ihtiyaç sahibi aileleri tek tek tespit ederek yardımı ulaştıracağız. Yardımları sosyal medya üzerinde duyuruyoruz, yardımın nereye gittiğini de paylaşacağız.

Muğla’ya ve Karadeniz illerimize de göndereceğiz
Yardım kampanyamız devam ediyor. Kocaeli Sanayi Odamızdan, İstanbul Deniz Ticaret Odamızdan, Kayseri Sanayi Odamızdan, Kumluca Oda ve Borsalarımızdan kampanyamıza destekler geldi, Komitelerimizden destekler geldi, gelmeye de devam ediyor. Herkese teşekkür ediyorum. Beyaz eşya, elektrikli cihaz, battaniye, yatak, mutfak eşyası almaya devam ediyoruz. Herkes karınca kararınca destek olabilir. Antalya’da ihtiyaç fazlası olursa Muğla’ya ve Karadeniz illerimize göndereceğiz. Kastamonu, Sinop ve birçok ilde sel yıkımları oldu. Afetlerde evini kaybeden hiç kimse aç ve açıkta kalmamalıdır. Devlet, iş dünyası ve bütün halk olarak elimizden geleni yapacağız.

Afetlerden çıkaracağımız dersler var
Bunun dışında bu büyük yangının nedenlerini, başka felaketler yaşamamak için çıkarılması gereken dersleri konuşmalıyız. Kaynağı ne olursa olsun kuru sıcak ve ormanlarda yanıcı maddeler hızlı yayılma nedenidir. Aynı günlerde İtalya, Yunanistan, Makedonya, Fas, Cezayir’de de orman yangınları yaşandı. Artık iklim değişikliği ve çevre felaketleri çağındayız, görülmemiş yangınlara, görülmemiş sellere hazırlıklı olmamız gerektiğini ben aylardır söylüyorum.  Dolayısıyla ormanlarda kuru otları, cam şişe parçalarını, naylon poşetleri temizlemek, sigara izmariti atılmasını engellemek, yangın perde sistemleri kurmak, köylerde su tanklarını hazır tutmak gibi bir seri önlemin alınması gerekiyor. Yangınlara ve afetlere karşı erken uyarı sistemleri kurulmalı, sivil savunma ekiplerimiz olmalı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin özel birlikleri ve araçları olmalıdır.  

Uçak ve helikopterlerimizin yeterli olmadığı görüldü
Maalesef bu yangınlar büyük yangınlara hazırlıklı olmadığımızı, uçak ve helikopterimizin bile yeterli olmadığını gösterdi. Uçak ve helikopter sayısının yetersiz olduğu anlaşılınca Türk Hava Kurumu gündem oldu. THK Atatürk döneminde sivil havacılığı geliştirmek için kurulmuş. Kurban derileri bağışlarıyla uçak alan ve uçak fabrikaları kuran önemli bir dernek, sonra vakıf olmuş. Atatürk Nutuk kitabının telif hakkını Türk Hava Kurumuna vermiş. 1980 darbesinden sonra kurban derisi toplama gelirinden Kızılay ve Diyanet Vakfı gibi kuruluşlara pay aktarılmış ve geliri azalmış. 2013 yılında kurban derisi toplama imtiyazı kaldırılmış. Üyeler arasında sorunlar çıkmış, yönetim hataları yapılmış, yolsuzluk iddiaları olmuş, üyelerin bir kısmı kayyum atanmasını istemiş ve mahkeme kayyum atamış. Yangın olmasa Türk Hava Kurumunun varlığını bile unutmuştuk.  Cumhuriyetin sembol kurumlarını koruyamadık. Bu durumdan başta vakıf üyeleri olmak üzere bütün sivil toplum, bütün basın, hepimiz sorumluyuz.

Esasen bir dönem Hükümet orman yangınlarına karşı kiralama yerine uçak satın alarak güçlü bir uçak ve helikopter filosu kurmayı kararlaştırmış. 2008 ve 2018 yılları arasında Çevre ve Orman Bakanı Sayın Veysel Eroğlu, kiralamadan vazgeçileceğini, ihalenin Türk Hava Kurumu’na verileceğini, Kurumun elindeki uçakların yenileceğini açıklamış. Fakat sonra nedense bunlar yapılmamış. Görüyoruz ki o dönem Orman yangınları konusunda Türk Hava Kurumu ile bir sorun yok, hem THK uçakları kullanılıyor hem de THK üzerinden kiralama yapılıyor. Beş yıl önce yangına karşı daha fazla uçak ve helikopter varmış, Orman Bakanlığı daha dikkatli ve hazırlıklıymış, 5 yıl sonra geriye gitmişiz. Bu durumun sorgulaması yapılmalıdır.

Afetlerle ilgili soruşturmalar başlatılmalı ve kamu vicdanı rahatlatılmalıdır
Yangınlar dışında Karadeniz’deki, özellikle de Kastamonu Bozkurt ilçesindeki sel felaketleri de yüreklerimizi tekrar yakmıştır. Dere yatağına çok katlı binalar yapılmış, köprüler uygun değil, tomruk deposu yanlış yerde, üstüne bir de HES yapılmış. Sel geliyor, insanlara arabalarınızı çekin diye anons yapılıyor. Bu kadar can kaybı var, ortada sorumluluk duyan, özür dileyen, istifa eden kimse yok. Soruşturma açılmıyor, hatalar nedir, hatadan kim sorumlu bilinmiyor.  Bu böyle olmaz. Bu afetlerle ilgili soruşturmalar başlatılmalı ve kamu vicdanı rahatlatılmalıdır.

Siyasi ayrışmadan vazgeçmedikçe her alanda sorun yaşamaya devam edeceğiz
Tüm bu afetlerden herkesin bir ders çıkaracağını ümit ediyorum. Bana göre alınması gereken en önemli ders şudur: Türkiye’de bu siyasi ayrışmadan vazgeçmedikçe her alanda sorun yaşamaya devam edeceğiz. Orman yönetimi, yangın yönetimi, afet yönetimi gibi konular teknik uzmanlık konusudur. Kurumlarımız siyasi etkiden uzak atama ve çalışma sistemlerine sahip olmalıdır. Ormandan enerjiye, ekonomiden ulaştırmaya kadar her konu bilimin, tekniğin uzmanlık konusudur ve particiliğin dışında tutulmalıdır.

Maalesef yangın felaketinde bile siyasi çekişmenin, ayrışmanın devam ettiğini görmekten büyük üzüntü duyuyorum. Manavgat’ta Bakanlık ve Belediye ayrı ayrı koordinasyon merkezleri kurdu, yangın devam ederken Orman bakanlığı ve Belediyeler arasında yetki tartışması yapıldığını gördük. Siyasi ayrışma nedeniyle yardım ve dayanışma duygusu bile zedelenmiştir. Bunlar, afetler kadar içimizi acıtıyor.

Millet olmak, sevinçte, tasada birlikte olmak, iyi ve kötü günde birlikte dayanışma içinde olmaktır.  İş dünyası birlik ve beraberlik konusunda daha iyi bir sınav vermiştir. Bu birliktelik hepimize ümit ve teselli olmuştur.

Köyleri daha cazip, daha donanımlı yerleşim birimleri olarak ele almalıyız
Dikkat çekmek istediğim bir konu da köylerin durumudur. Eskiden Köy Hizmetleri vardı, bunu kapattık, köyleri mahalle yaptık ve altyapı hizmetini Büyükşehir Belediyesine verdik. Avrupa’da kırsal kesime dönük uzman yönetim birimleri var. Bunlar bir bölgedeki köylerin, altyapısından, tarımına, turizmine, ormanına, yangın önlemlerine kadar her sorunla ilgileniyorlar. Kırsal alan yönetimi ciddi bir iştir ve belediyeler tam olarak yapamayabilir. Köy yönetimini mahalle muhtarlığı gibi düşünmek bence yetersizdir. Artık köyleri daha cazip, daha donanımlı yerleşim birimleri olarak ele almalıyız, kırsal alan yönetimini farklı bir şekilde düşünmeliyiz.

Yanlış haberi engellemenin tek yolu hızlı ve güvenilir iletişimi sağlamaktır
Bir afetlerde gördüğümüz bir başka üzücü husus, afetlerde yeterli bilgi akışının sağlanamamasıdır. Sayın Bakanların günde bir kez basın toplantısı yapmasıyla bilgi vermek yeterli değildir. Böyle afetlerde siyasi olmayan teknik bir uzmanın saat başı bilgi vermesi gerekir. Aksi halde sosyal medyadan yanlış haber yayılması kaçınılmazdır.  Yanlış haberi engellemenin tek yolu hızlı ve güvenilir iletişimi sağlamaktır. Yangın devam ederken basın tartışmaları, hatta basın mensuplarına saldırıları gördük. Son günlerde basın mensuplarına saldırılar sistemli bir harekete dönüştü. Demokrasi ancak basın ve fikir özgürlüğüyle olur, yalan haber olursa yargı yolu zaten açıktır. Hukuk yerine kaba kuvvete başvurulması kesinlikle tolere edilmemelidir.

Düden, Aksu, Boğaçayı, Dim Çayı yağışlara ve sellere karşı hazır mı?
Bu yangınlar ve seller her yıl olacak. Önümüzde bizi bekleyen büyük deprem felaketleri var. Bunları söylemek felaket tellallığı değil, bilim artık sel, yangın ve deprem riskini hesaplıyor, ne yapılması gerektiğini söylüyor, sadece afetin zamanını söyleyemiyor. Bir an önce her il ve ilçede risk senaryoları çalışarak bütün halkın katıldığı tatbikatlar yapılmalıdır. Bugün kalan ormanların donanımı yeterli midir, kuru ot ve kozalak temizliği yapılmakta mıdır? Antalya’nın Düden, Aksu, Sarısu, Boğaçayı, Köprüçay, Alara, Dim Çayı gibi dere yataklarında görülmemiş yağışlara ve sellere karşı hazır mıyız? Dere yataklarında bina var mı, köprüler uygun mu, setler yapıldı mı?  Özel sektör olarak şirketlerimiz afetlere hazır mı, çalışanlar eğitim aldı mı, halkımız afet durumunda ne yapacağını biliyor mu? Bunları konuşup artık gerçekten hızlı bir dönüşüm başlatmalıyız.

Çevreci Dönüşüm Kurulu çalışmalarını hızlandıracağız
Biz Oda olarak zaten Çevreci Dönüşüm Kurulu çerçevesinde afetle mücadele çalışma grubu da kurmuştuk. Bu çalışmaları ve eğitimleri hızlandıracağız. Bu devirde bu konu bakanlığın konusu, bu konu belediyenin konusu demek anlamını kaybetmiştir. Afetler herkesin, sokaktaki vatandaşın da sorumluluğudur. Her ilçe, her sektör afet risk senaryolarını bilmeli ve buna hazır olmalıdır.

Türkiye ve Antalya olarak böyle bir dönüşümü başarabilir miyiz? Eğer siyasi çekişmelerden, particilikten vazgeçersek başarabiliriz. Ulusal uzlaşmayla, oy kaygısını bir kenara bırakarak ülkemizin geleceğini, gelecek nesilleri kurtarmaya karar verirsek başarırız. Bunu yapamazsak her afette öfkelenmeye, birbirimizi suçlamaya devam ederiz.

Bu nedenle gelecek nesillerin bize lanet okumasını istemiyorsak büyük bir dönüşüm programına başlamalıyız. Bütün sistemi reforma tabi tutmalıyız, kurumlarımızı yenilemeliyiz, liyakat sistemine geçmeliyiz. İklim değişikliğine dirençli ekonomi ve kentleşme modelini esas almalıyız.  İnşallah artık bu yönde gerçek bir değişim görürüz.







Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER GÜNDEM Haberleri

Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
HABER ARA
HABER ARŞİVİ
YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
YUKARI YUKARI