İşte o açıklama:
"Muratpaşa Belediyesi, iletişim özgürlüğünü şeffaf bir yönetimin ve demokratik sistemin temel koşulu, halkın gerçekleri öğrenme hakkının aracı sayar. Bu anlayış, iletişim özgürlüğünü her koşulda savunma sorumluluğu da beraberinde getirirken kurum olarak tek beklentimiz, bu özgürlüğü toplum adına kullanan gazetecilerin Basın Meslek İlkeleri içinde kalmalarıdır.

“Türkiye’nin Hülya Koçyiğit’in damadı, Antalyalıların ise rant ve kamu zararı iddialarının göbeğindeki Konyaaltı sahilinin işletmecisi olarak tanıdığı Ender A’nın sahibi olduğu gazete…” gibi bir ifade bu ilkeler çerçevesinde ne kadar yanlışsa gazete çok daha fazla yanlışa bugün imza atmıştır. 

Kentimizde yayın yapan gazeteler, televizyonlar, haber ajansları, internet haber sitelerinden, basın meslek örgütlerden özür dileyerek, söz konusu gazetenin belediyemize yönelik alışkanlık haline getirdiği yayınlarına ilişkin bu açıklamayı yapma zorunluluğu doğmuştur. 

Lider gazetesinin künyesinde yer verdiği Basın Meslek İlkeleri, “Basın yayın organları masumiyet karinesine saygılı olmalı, suçluluğu yargı kararıyla sabit olmadıkça herhangi bir kişiyi suçlu ilan edecek yayın yapmaktan kaçınmalıdır” der. “Kişileri ve kuruluşları, eleştiri sınırlarının ötesinde küçük düşüren, aşağılayan veya iftira niteliği taşıyan ifadelere yer verilemez” diyerek kırmızı çizgileri net şekilde çeker. 

Ancak, hayattaki tek motivasyonu Muratpaşa Belediyesi düşmanlığı olan kişiyi ‘köşe yazarı’ kisvesiyle Antalya basının içine dahil etmekte beis görmeyen gazete, verdiği sözün altında kalmıştır.

Gazete, bugün, uzun yıllar kamuda başarıyla görev yapmış, bir bölümü emekli olmuş Muratpaşa Belediyesi müdürlerini, fotoğraflarını buzlayarak itibarsızlaştırmaya yeltenmiştir. Muratpaşa Belediyesi’nde alın terinin son damlasına kadar çalışarak ailesine, çocuklarına helal lokma götüren binlerce kişiyi çiftlik hayvanına benzetmiştir. Doğruluk, dengelilik gibi haberde olması gereken değerleri yok saymış, ‘siyaset ustası’ edasıyla boy göstermiştir.

Siyaset yapmak Muratpaşa Belediyesi’nin işi değildir. Ama bu yayın hakkında gerekli yasal girişimler yapılacaktır.  

Tüm bunlarla birlikte unutulmamalıdır ki, soruşturma nihai yargı kararı değildir. Ortada ne bir suç vardır ne de bir suçlu. Gazetede dile getirilen konularla ilgili yüksek yargıda itirazda da bulunmuştur. Üstelik, süreç gazetenin hayalinde kurguladığı gibi de değildir. 

Soruşturmaya konu olaylar, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın 10 yıl önce esnaf örgütleriyle bir araya geldiği toplantıda “İstediğim müdürü istediğim yere atayamazsam nasıl icra yapacağım. Bu böyle yürümez” sözleriyle şikayet ettiği bürokratik yapılanmadan kaynaklandığı bilinmelidir. Şöyle ki;

Türkiye’nin her belediyesinde olduğu gibi Muratpaşa’da da Belediye Başkanımızın kimlerle çalışacağına, kimleri ön safta, kimleri mutfakta tutacağına karar verme özgürlüğü vardır. Müdürlerimizin görevlendirildiği Strateji Geliştirme Müdürlüğü, belediyemizin mutfağıdır. Her biri uzun yıllar şehrine ve topluma hizmet etmiş bu isimler, ilçemizin sorunlarıyla, belediyemizin kurumsal yapısının güçlendirilmesiyle ilgili çalışmalar yapmak, raporlar hazırlamak üzere görevlendirilmiştir. Çalışma yerleri belediye ana hizmet binası dışında olduğu için dijital mesai takip sistemi dışında kalmışlardır.  

Liyakati olmadığı halde atandığı iddia edilen çalışanımız, Akdeniz Üniversitesi’nde araştırma görevlisiyken belediyemize naklen ataması yapılmıştır. Konuyla ilgili Sayıştay Temyiz Kurulu, 6 Aralık 2017 tarihli kararında atama işleminde mevzuata aykırılık olmadığını bildirmiştir. 

İşe gelmediği iddia edilen bir şirket personelinin mesai takibinin Belediye Başkanımızdan sorulmasının ne derece akla ve mantığa uygun olduğunun değerlendirmesi ise kamuoyunun takdirindedir.

Her ne kadar gazete yer vermemiş olsa da Muratpaşa’daki ruhsatsız işyerleri olduğu iddiası da soruşturma konusudur. Ruhsatsız işyerleri, belediyemizden ziyade Türkiye’nin sorunudur. Muratpaşa, belki bu sorunun en az yaşandığı ilçelerden biridir. Kentimizin ticaret hayatının merkezi olan ilçemizde sadece 25 işyerinin ruhsat durumundan hukuki sonuç çıkarmanın ne denli doğru olacağı da ortadadır. 

Sonuç olarak, Türkiye’nin hemen her belediyesinde rastlanan rutin olaylar, isimler kısaltarak, fotoğraflar buzlanarak adli bir vaka haline getirilmeye çalışılmış, önemliymiş gibi gösterilme gayretine girilmiştir. Aylardır bir bardak suda koparılan 28 Aralık 2020 tarihli Teftiş Kurulu raporu fırtınasının sonucu bundan ibarettir."